nasıl
oluyor bu yanlışlar ressamı
kendini
asacak bir devlet bulamıyor
körlüktür
desek değil, demesek; hiç
yüzünü
göğe düşürecek kadar mutsuz ve umutlu
haysiyetiyle
imtihan edilen kargalar gibi değil
daha
kriminal bir baş ağrısı lazım nükleer cümlelere
neyi
anlatmaya kalktıysak anlam olmak için henüz uzak
neydi o
şarkı, neydi nezaket ihtilali, neydi aymazlık?
ankara
sadece bazı yılların başkenti
burçlara
konan sivrisinekleri seyrediyorum
iyi
yalnızlıklar atlasıyım iki
inancını
evriltmiş sokak satıcıları ne güzel
ve
cemal’in sevdiği büyük göğüsleri
kasti
fauller altı adım, rabbim ilk yarı senden
kanından
güneş doğuran zeytinliklere müdahale günü
dallarından
düşüreceğiz kaygının savaş suskunluğunu
güneye
gidelim.
lüksemburg’da
yaz mevsimi
daha da
güneyde bir kadın büyüyor
ellerini
tutuyorum bu sefer bosna
ellerini
tutuyorum çekoslovakya
rabbim
diyorum, rabbim geçmişimi bağışla
yalnızlığı
israf ediyorum
yangın
rengidir bundan sonrası
falan
filandır iyi şiirler
yani bir
diriliş, bir nispet, bin görece, işte o;
kavimler
kavimi, cehennem kayıtsızlığı
bir bir
ebabillere atıyorum hatıralarımı
ve
kaptan’ın seine kıyısındaki sarhoşluğunu
beni
mescidine inandır
secdeye
varınca yer yerinden oynayacakmış gibi
pek
sınırlarıyla müntehir bir başlangıç değil
iyi son
olmanın da şahsına münhasır işkenceleri var
zindandasındır,
uykudasındır, bilmiyorsundur
ölüm diye
bir şey var, yok değil
sermaye
piyasasının ortasında
ne için
kuluçkaya yattıysak,
koyulaşsın
diye beklediysek olmadı
sosyalizm
yaşlı, anarşizm hala çocuk
savaş
naralarının, silah tüccarlarının
ve
g-sekizin gölgelerinde
forvete
biraz da ben geçeyim çabası
oysa
allah’ın gözleriyle bakınca yeryüzü birdir
demiyor
muydu imran, resulullah kaleci sayılır
bırak
dünya kendini katletsin
senin
gözlerinle allah’a bakmak şahanedir
güneye
gidelim.
şahsiyetiyle
bir, senden mesul olmanın verdiği haz
göğüslerinden
kendini atan emeğin
sokak
aralarında yiyeceğim bombalar
ve
gökkuşağının dibinde ağlayan kırmızı bir çiçek
beni
kudüs’üne inandır, inkâr eder gibi inandır
ankara’nın
yerle bir olması gibi inandır
bizi,
bizden habersiz kurtaracak kurtarıcılardan
ve
kurtarıcılardan kurtaracak allahlardan sonra
hükümetlere
ve işkur’a da inandır
şirk de
resmin parçasıdır ahenk de
-bizi
kendileriyle karıştıracak devletlilere karşı-
ötekiler
ve çoğuleksizler üç yüz on iki adayı
-
vallahi
gelmek üzereyiz,
washington’a bi’çağrı at istersen
bir parça
adalet kalmıştı biraz da aşk
onları da
hazirana verdik, çocuklarına götürdü
her şey
gibi artık çok kolay sloganlaşmak
her yer
flashback,
her yer
siyahın piçiymiş gibi geceye sızan
bu
kıyafetsiz ayrılık!
beni
bağışla, bana yaz, beni sev
sana
baktıkça devrim kaçınılmaz,
sana
baktıkça allah tektir
güneye
gidelim.
bireylikler dergisi - sayı 61 | mart - nisan 2015